Hazal Yalın
Bu hafta tek bir konu üzerinde durmakla yetineceğiz; bu amaçla iki yazının neredeyse eksiksiz çevirisini sunacağız. Yazılar, Dağlık Karabağ etrafında yeniden yükselişe geçen gerilimle ilgili.
EADaily, Savunma Bakanlığı nezdinde Kamu Konseyi üyesi olan Ruslan Puhov’un Ermenistan’da yaptığı basın toplantısını haberleştirmiş. Puhlov’un doğrudan doğruya Rusya silahlı kuvvetlerinin askeri yetersizliklerinin Ukrayna cephesinde ortaya çıktığına ve yeniden yapılanma ihtiyacına vurgu yapması dikkat çekici. Puhlov, adeta sadece bir “gözlemci” olarak Ermenistan’a İsrail ve Singapur’da olduğu gibi bir “total seferberlik” sistemi öneriyor.
Tsargrad ise gelişmeleri Rusya açısından derli toplu ele almış, özetlemiş. Çatışmanın tarafları (Ermenistan ve Azerbaycan) arasında nesnel bir tutum takınmaya özen gösterdiği anlaşılıyor; bununla birlikte gerilimden esas itibariyle Ermenistan tarafını sorumlu gördüğü de seziliyor.
‘Ermeni siyasetinde yön değişikliği’
Ermenistan’ın ABD ile ortak askeri tatbikat yürütmesi Rusya’da derin endişeye neden oldu. Erivan’ın adımı dış ilişkilerini çeşitlendirme ve bölgedeki konumunu güçlendirme girişimi olarak yorumlanabilir. Ancak Ermenistan yönetiminin eylemleri jeopolitik bir yön değişikliğinin işaretlerini taşıyor.
Strateji ve Teknolojiler Analiz Merkezi Müdürü, Savunma Bakanlığı Kamu Konseyi üyesi Ruslan Puhov, Erivan’ın adımlarında Batıya doğru jeopolitik bir yön değişikliğinin işaretlerini görüyor. …
2020 güzünde, Karabağ’daki 44 gün savaşından sonra, Ermenistan’da ordunun Rusya kalıplarına uygun reformuna başlandı. Rusya Savunma Bakanlığı ve Genelkurmay’ın üst düzey temsilcileri birçok defa Erivan’ı ziyaret ettiler. Ama durum zamanla değişti. Rusya tarafı bugünkü aşamada Ermenistan’da ordu reformuna katılmıyor. Dahası Ermenistan ABD ile kendi topraklarında tatbikat yürütüyor.
Puhov’a göre:
“Bu, Ermeni siyasetinde bir yön değişikliğinin işareti; üstelik dönüş epey mantıklı. Saf jeopolitiği göz ardı etsek ve bu dönüşün neredeyse yalnızca askeri yönlerine baksak bile öyle. Bir açıdan, özel askeri harekât başladıktan sonra Rusya ordusunun Ermenistan’a ilgisi kalmadı ve belli ki Moskova da şu anda Ermenistan’a ciddi askeri yardımda hatta silah sevkiyatında bulunabilecek bir durumda değil. Ama en önemlisi, Rusya silahlı kuvvetleri Ukrayna olaylarında parıltı gösteremedi, Ermeni tarafı da Rusya’nın askeri sistemine ve askeri inşanın Rusya örneğine göre yapılmasına bel bağlamanın çok gelecek vaat etmediğini kavradı.”
Puhov, Rusya silahlı kuvvetlerinin de köklü bir reforma ihtiyacı olduğunu düşünüyor.
“Diğer bir mesele ise, görüldüğü gibi, Batı askeri sistemleri de aslında hiç de uygun değil, bunu Ukrayna’da muharebe meydanında gördük. Yani herkesin öğrenmesi ve yeniden yapılanması gerekiyor.”
Puhov, Ermenistan’ın kendi durumu ve güncel ve potansiyel hasımlarının (Türkiye ve Azerbaycan) açık demografik ve kaynak üstünlükleri dikkate alındığında bu ülke için sadece İsrail veya Singapur modelinde bir “total” kütlesel seferberlik sisteminin uygun olacağını söylüyor.
“Esasen temel birtakım faktörler Ermenistan’da böyle bir sistemin kurulmasına imkân sağlar: Yüksek seviyede gelişmiş milli bilince sahip etnik olarak tek türden bir nüfus, küçük ve kompakt topraklar. Bu topyekün bir savunma sistemi olmalı ve belli ki ilk sinyalde kitlesel ve hızlı bir seferberlik için İsrail’de olduğu gibi kadınları da kapsamalı.”
Puhov, Ermenistan’da yayınlanan VERELQ’in, “Rusya’nın Dağlık Karabağ’daki barış gücünün bulunma süresi bir 5 yıl daha uzatılabilir mi, yoksa öngörülemez sonuçlara hazırlanmak mı gerek?” şeklindeki sorusuna cevap olarak, bölgedeki barış gücünün beş yıllık yetki süresi dolarken Ermenistan’ın Rusya’nın zayıflığını görerek “Karabağ meselesinin 2025’e kadar çözülmesini hedeflediğini” söyledi. … (EADaily, 15 Eylül)
‘Ermenistan yönetimi ‘artık sizinle değiliz,’ diyor’
Ukrayna’da özel harekât devam ederken Rusya’nın hemen yanıbaşında olgunlaşan yeni bir gerilim odağını kimse fark etmedi. Dağlık Karabağ’da hava, yeni bir savaş kokuyor. En önemli soru: Rusya ve müttefikleri bu yeni yangını önleyebilecekler mi?
Ermenistan yetkilileri Azerbaycan sınırına Smerç çok-namlulu roketatar sistemleri sevk etti; Bakü ise sadece birkaç gün sonra komşusunu sınır bölgelerinde ateş açmakla suçladı.
Durum, İran’ın da Azerbaycan sınırına askeri araç sevk ettiği iddialarının internette ortaya çıkmasıyla daha da gerginleşti, ama Tahran bunu hızla yalanladı.
İran silahlı kuvvetleri Genelkurmay Başkanı Korgeneral Muhammed Hüseyin Baheri, Azerbaycan Savunma Bakanı Zakir Hasanov ile telefon görüşmesinde, bunun iki ülkeyi birbirine düşürmek isteyenler tarafından yayılmış bir yalan olduğunu söyledi.
Her şey, Kafkasların Rusya için en uygunsuz bir anda patlamaya hazır olduğunu gösteriyor. Batılı kulaklar bu işte de belirgin bir şekilde görülüyor.
Büyük savaş yaklaşıyor mu?
Bir dizi medya organı, Azerbaycan’ın orduya yedekleri almaya başladığı, bu arada sınıra beton engeller kurmaya ve askeri araç sevk etmeye giriştiği haberlerini verdi. Tarih doktoru Sergey Melkonyan kişisel blogunda İsrail ve Türkiye’nin Azerbaycan ordusunu açıkça silahlandırmakta olduğunu yazıyor. Son bir haftadır ülkeye beşten fazla silah ve askeri araç sevkiyatı yapıldı.
Ermenistan da geride kalmıyor. Önce sınıra askeri araç sevk etti, sonra da Bakü’ye hamileri hakkında anıştırmada bulunuyormuş gibi NATO ile ortak büyük tatbikat yapmayı amaçladığını açıkladı.
Ermenistan’ın son zamanlarda her tür bahaneyle Rusya’dan uzaklaşmaya çalıştığını da belirtmek gerek. Ermenistan Başbakanı Nikol Paşinyan (kendisi ABD’nin Kafkaslardaki nüfuz ajanı sayılıyor) KGAÖ ve Rusya’yı birçok defa Azerbaycan’la mücadelede Ermenistan’a yardımda bulunmamakla eleştirdi.
Ermeni siyasetçiler Rusya’yı, ayrıca Karabağ’ı Azerbaycan’a “teslim etmekle” de açıkça suçluyorlar. Keza, Rusya barış gücü Bakü’yü Laçin ulaştırma koridorundaki engelini kaldırması için zorlamıyor diyerek de.
Rusya Dışişleri Bakanı Sergey Lavrov, bu tür iddiaları duymayı tuhaf karşıladığını söyledi. Karabağ’ı 2020’de Azerbaycan’la barış anlaşması imzaladığında “veren” Paşinyan. O zaman Erivan’ın alternatifi de vardı: bölgenin bir kısmından vazgeçmek veya tam bir askeri hezimete uğramak.
Lavrov şöyle dedi:
“Bizi 2020 Kasım’ında Karabağ’ı vermekle suçlamaya gerek yok; yapılması gereken kendi halkı karşısında hesap vermek.”
Laçin koridoruna gelince, orası daha da sisli. Mesela Azerbaycanlılar Ermenistan’ı Laçin koridorunu Azerbaycan mevzilerinin yanında mayınlamakla suçladılar; bu da anlaşmanın ihlali.
Moskova ise sürekli olarak Azerbaycan’ı ulaştırma koridorunu açmaya çağırıyor. Barış anlaşmasının şartlarının yerine getirilmesini sağlamak için her tür diplomatik vasıtayı kullanıyor. Ama Ermenistan’a bunlar az geliyor.
Bazen işi düpedüz kabalığa vuruyor. Mesela Ermenistan parlamento sözcüsü Alen Simonyan, Rusya Dışişleri resmi temsilcisi Mariya Zaharova’yı “sekreter gibi bir şey” diye anarak kavga başlattı.
Ermenistan kolluk organları, Rusya’yı destekleyen ve daha önce Erivan’daki birkaç Rusofobik gösteriyi dağıtmış olan blogger Mikael Badalyan’ı tutuklayarak Rusya’ya müphemlikten uzak bir sinyal daha gönderdi.
Ermenistan bundan kısa bir süre sonra ABD ile askeri tatbikata başladı. Belli ki tatbikatın amacı Rusya ve KGAÖ’ne şöyle demek: “Artık sizinle değiliz.”
Durumun gerginleşmesi kimin yararına?
Siyasetbilimci Artur Atayev, Dağlık Karabağ’da yeni bir savaşın ne Ermenistan’ın ne de Azerbaycan’ın yararına olduğunu düşünüyor. İlkinin ordusu hâlâ zayıf, ikincisi ise büyük bir gaz tedarikçisi olmaya çalışıyor. Yeni bir silahlı çatışma bu planları sekteye uğratabilir.
Mevcut durumdan en fazla avantaj sağlayan, Türkiye ve ABD olabilir. Ankara birleşik bir turan coğrafyası yaratmaya ve Kafkaslarda tahkimatını artırmaya kafayı takmış durumda.
ABD ise zaten geleneksel olarak Rusya sınırlarında istikrarsızlık odakları yaratmaya çalışıyor. Bu yöntemi Gürcistan, Kazakistan, Belarus, Kırgızistan ve Ukrayna’da defalarca kullandılar.
Paşinyan’a gelince, eğer Batı ülkelerinin Karabağ için yeni bir savaş durumunda kendisini destekleyeceklerini düşünüyorsa saf demektir. Ülkesi, Rusya’nın hasımları için hiç de önemli değil. Dahası Batı zaten bütün silahlarını Ukrayna’ya vermiş bulunuyor. (Tsargrad, 13 Eylül)